Yargıtay, kullanılmayan yıllık izin ücretleriyle ilgili önemli bir içtihat değişikliğine imza attı. Daha önce 10 yıl olarak uygulanan zaman aşımı süresi, artık geriye dönük olarak 5 yıl şeklinde değerlendirilecek. Bu karar, işten ayrılan çalışanların bu haklarını en fazla 5 yıl içinde talep edebileceği anlamına geliyor. Hem işçiler hem de işverenler için yeni bir dönem başlarken, kararın hak arama süreçleri ve işveren yükümlülükleri üzerinde ciddi etkileri olacak.
Türkiye’de yıllık izin ücretleri, 4857 sayılı İş Kanunu’nun 59. maddesiyle düzenleniyor. İş sözleşmesinin sona ermesiyle işçinin kullanmadığı izin sürelerine ait ücret, son brüt maaşı üzerinden ödeniyor. Yargıtay’ın yeni içtihadı, bu ödemelerin talep edilebileceği süreyi kısaltarak çalışanların daha hızlı hareket etmesini zorunlu kılıyor. İşverenler ise geçmişe dönük yükümlülüklerini gözden geçirmek durumunda kalacak.
Zaman aşımı süresinde mevzuat değişimi
Yıllık izin ücretlerinde zaman aşımı süresi, geçmişte farklı düzenlemelere tabi oldu. 1 Temmuz 2012’ye kadar bu süre 5 yıldı. Ancak aynı tarihte yürürlüğe giren Türk Borçlar Kanunu, zaman aşımını 10 yıla çıkardı. 25 Ekim 2017’de yürürlüğe giren İş Mahkemeleri Kanunu ise işçi alacaklarında zaman aşımını yeniden 5 yıl olarak belirledi. Kanundaki geçici hükme göre, 25 Ekim 2017’den önce başlayan zaman aşımı süreleri eski hükümlere göre işliyor, ancak kalan süre 5 yılı aşıyorsa yeni düzenleme uygulanıyor.
Yargıtay 9. Hukuk Dairesi, 2012-2017 yılları arasında işten ayrılanlar için 10 yıllık zaman aşımı süresini esas alıyordu. Ancak 2020’de iş davalarına bakan dairelerin birleşmesi sonrası bu yaklaşım revize edildi. Yeni içtihatla, söz konusu dönem için de 5 yıllık zaman aşımı geçerli olacak. Bu değişiklik, özellikle 2012-2017 arasında işten ayrılan çalışanların hak talep süreçlerini etkileyecek.
Hak, iş sözleşmesinin bitişiyle doğuyor
4857 sayılı İş Kanunu’nun 59. maddesine göre, kullanılmayan yıllık izinlerin ücretine hak kazanılması için iş sözleşmesinin sona ermesi gerekiyor. Bu hak, işçinin işten ayrıldığı tarihte doğuyor ve zaman aşımı süresi de bu tarihten itibaren başlıyor. İşçinin işten çıkış şekli, bu hakkı etkilemiyor; ister işveren tarafından haklı nedenle çıkarılsın, ister kendi isteğiyle ayrılsın, kullanılmayan izin ücretleri ödenmek zorunda.
Yargıtay’ın içtihatlarına göre, işveren, yıllık izinlerin kullandırıldığını ispatla yükümlü. İmzalı izin defteri veya eşdeğer bir belge sunulmazsa, işçinin izin kullanmadığı kabul ediliyor. İşveren, işçiye yemin teklif ederek bu yükümlülükten kurtulabilir, ancak bu durum mahkeme sürecinde değerlendiriliyor. İzin ücreti, işçinin son brüt maaşı üzerinden hesaplanıyor ve ödeme, iş sözleşmesinin fesih tarihinde muaccel hale geliyor.
İşçi ve işveren için yeni dinamikler
Yargıtay’ın bu kararı, çalışanlar için hak kaybı riskini artırıyor. Özellikle geçmişte işten ayrılan ve yıllık izin ücretlerini talep etmeyen işçiler, 5 yıllık süreyi kaçırmaları halinde bu haklarını kaybedebilir. İşverenler açısından ise geçmişe dönük yükümlülüklerin yeniden değerlendirilmesi gerekiyor. Uzun yıllar biriken izin ücretleri, işverenler için beklenmedik maliyetler yaratabilir.
İşçilerin, işten ayrıldıkları tarihten itibaren 5 yıl içinde haklarını talep etmeleri artık kritik önem taşıyor. İşverenlerin de izin kayıtlarını düzenli tutması ve işçilere izinlerini zamanında kullandırarak birikim önlemesi gerekiyor. Bu içtihat değişikliği, işçi-işveren ilişkilerinde daha disiplinli bir yaklaşımı zorunlu kılıyor.
Yorumlar
Kalan Karakter: