Kimse söylemiyor ama hepimiz biliyoruz bu yüzden ilk ben den duyun istedim ..
Bu çağ, sürekli güçlü görünme zorunluluğunun çağı.
“İyiyim.”
“Her şey yolunda.”
“Toparlıyorum.”
Demeyi öğrendik, hatta ezberledik.
Ama içimizde bir yer…
çoktan kırıldı.
Artık hepimiz aynı hissi taşıyoruz:
Bitkiniz… ama uyku değil.
Yorgunuz… ama sebepsiz.
Dolu doluyuz… ama bir yanımız hep eksik.
Emin olun, okuyunca hak vereceksiniz.
Çünkü bu yorgunluk sadece bedende değil;
ruhta, zihinde, kalpte ve çağın ritminde bir çatlak.
Bu yazı, o çatlağın içinden geçen ışığa bakıyor.
Belki kendinizi bulursunuz,
belki unuttuğunuz bir parçanız geri gelir,
belki de içinizden “Ben de böyle hissediyorum…” dersiniz.
Keyifle , ve biraz da kendinize dönerek , okumanızı diliyorum
Modern İnsan Neden Bu Kadar Yorgun?
Son zamanlarda herkes aynı cümleyi kuruyor:
“Çok yorgunum…”
Ama bu yorgunluk uykuyle geçmiyor, tatille geçmiyor, kaçmakla hiç geçmiyor.
Peki modern insan neden bu kadar yoruldu?
Çünkü zihni hiç susmuyor.
Modern insanın kafasında bir gürültü var:
yetişmem gereken işler, uymam gereken kalıplar, bitmeyen listeler, bitmeyen beklentiler…
Zihin hiç dinlenmiyor.
Ve susmayan zihin, bedenin en büyük yorulma sebebidir.
herkes “görünmek” için yaşıyor ama kimse “gerçekten kendisi” değil.
Modern insan her gün kendini bir ekrana koyuyor.
Filtreler, roller, gülümsemeler, başarı hikâyeleri…
Ama kendi gerçeğini saklamaktan çok yoruluyor.
Sanki herkes bir sahnede, ama kimse kulise dönemiyor.
kalbi duyulmuyor.
Modern insanın en büyük kırgınlığı bu:
“Beni kimse duymuyor…” hissi.
Kalbi konuşmak ister, zihin susturur.
Kalbi ağlamak ister, gurur engeller.
Kalbi sevmek ister, korku izin vermez.
Ve bastırılan her duygu yorgunluktur.
Çünkü sürekli bir “başka hayat” arıyor.
Modern insan bulunduğu yerde olamıyor:
Zihni geçmişte, kaygısı gelecekte.
Ya “keşke”lerde ya “ya olursalarda”.
Hiç kimse şu anın içine gerçekten yerleşemediği için
ruhu sürekli sürgünde yaşıyor.
kendini hiç dinlemiyor.
Herkese yetişmeye çalışıyor…
kendine yetişemiyor.
Herkesi memnun etmeye çalışıyor…
kendi kalbini unutuyor.
Modern insan bir ömür dışarıda koşarken
içindeki çocuğun elini hiç tutmuyor.
ruhu aç ama kimse ruhunu beslemiyor.
Besleniyoruz ama doyuyor muyuz?
İzliyoruz ama hissediyor muyuz?
Konuşuyoruz ama bağ kuruyor muyuz?
Yapıyoruz ama neden yaptığımızı biliyor muyuz?
Ruhun açlığını zihinle doyurmaya çalıştığımız için
hiçbir şey tam gelmiyor.
bu dünya modern ama insan hâlâ kadim.
Teknoloji hızlandı ama kalbin ritmi aynı kaldı.
O nedenle modern hayatın hızı bize fazla geliyor.
Biz hâlâ dokunmak istiyoruz,
sarılmak istiyoruz,
dinlenmek istiyoruz,
gerçek hissetmek istiyoruz.
Bu yorgunluk çağın değil,
insanın çağlara sığmayan doğasının çelişkisidir.
Peki çözüm ne?
Modern insanın ihtiyacı daha fazla hız değil,
daha fazla içsel temas.
– Zihni susturmak.
– Kalbi yeniden duymak.
– Gerçek bağ kurmak.
– Kendine dönmek.
– Varoluşunu hatırlamak.
Yorgunluğun sebebi “çok şey yapmak” değil,
kendinden çok uzaklaşmak.
Kendine yaklaştığında
yorgunluk değil,
hafiflik başlar.
İnsan kendini hatırladıkça yavaşlar yavaşladıkça sakinleşir
Hepimizin belkide en büyük ihtiyacı biraz yavaşlamak ..
Yorumlar
Kalan Karakter: