Gazeteci Fatih Altaylı, 20 Haziran’da YouTube kanalında söylediği sözler nedeniyle “cumhurbaşkanına tehdit” suçlamasıyla 21 Haziran’da gözaltına alındı. 22 Haziran’da savcılık ifadesinin ardından tutuklama talebiyle sulh ceza hakimliğine sevk edilen Altaylı, mahkeme tarafından tutuklandı. Altaylı, ifadelerinde sözlerinin tarihsel bir yorum olduğunu, tehdit kastı taşımadığını savunurken, avukatları sürecin hukuka aykırı olduğunu ve algı operasyonuyla yürütüldüğünü iddia etti. Tutuklama kararı, medya özgürlüğü tartışmalarını alevlendirdi.
Tutuklama süreci ve Altaylı’nın savunması
Fatih Altaylı, 20 Haziran’daki YouTube yayınında, “Bu millet padişahını boğmuş bir millettir” diyerek Osmanlı tarihinde halkın tepkisine işaret etmişti. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, bu sözleri Türk Ceza Kanunu’nun 310/2 ve 106/1 maddeleri kapsamında “cumhurbaşkanına tehdit” olarak değerlendirerek soruşturma başlattı. 21 Haziran’da Teşvikiye’deki evinden gözaltına alınan Altaylı, 22 Haziran’da Çağlayan Adliyesi’nde savcılığa ifade verdi. İfadesinde, “Şahsen tanıdığım Cumhurbaşkanı Erdoğan’a tehdit veya hakaret aklımdan geçmedi. Eleştiri hakkımı kullandım. Sözlerim, Murat Bardakçı ve Erhan Afyoncu gibi tarihçilerin de dile getirdiği tarihsel gözlemlerdir” dedi. TCK 310’un fiili bir tehdit gerektirdiğini, sözlerinin suç unsuru taşımadığını savunan Altaylı, ifadelerinin kasıtlı çarpıtıldığını belirtti. Ancak savcılık, tutuklama talebiyle mahkemeye sevk etti. Sulh ceza hakimliği, 22 Haziran akşamı Altaylı’nın tutuklanmasına karar verdi.
Aile ve avukatlardan tepki
Altaylı’nın eşi Hande Altaylı, karar sonrası avukatı Emine Rezzan Aydınoğlu’nu teselli ederek, “Bugünler geçecek. Hayatta zalimlerden olmak var, biz onlardan değiliz” dedi. Avukat Ömer Teker, tutuklamaya sert tepki gösterdi: “Sevk maddeleri, bize bildirilmeden internete düştü. Hukukun bittiğini bir daha gördük. Fatih Bey aslan gibi yatar, çıkar.” Teker, videonun Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Oktay Saral tarafından kesilerek paylaşılmasının algı operasyonu olduğunu ve demokratik toplumlarda cumhurbaşkanlığının eleştiriye açık olduğunu savundu. Ebru Şallı’nın boşanma sürecindeki eşi Uğur Akkuş’un, “Seni tutuklatacağım dedim” paylaşımı, sürecin siyasi ve kişisel bir hesaplaşma içerdiği iddialarını güçlendirdi.
Kamuoyu ve medya dünyasının tepkileri
Tutuklama kararı, Türkiye’de ifade ve medya özgürlüğü tartışmalarını alevlendirdi. CHP lideri Özgür Özel, “Gazeteciyi susturmak için yargıyı kullanan bir rejimle karşı karşıyayız” derken, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, “Bu karar, basın özgürlüğüne darbedir” açıklaması yaptı. Hukukçu Hüseyin Ersöz, TCK 310’un açık bir tehdit gerektirdiğini, Altaylı’nın sözlerinin bu kapsamda olmadığını belirtti. Gazeteci İsmail Saymaz, “Altaylı’nın sözleri tarihsel bir yorum, tehdit değil” dedi. Magazin dünyasından Oğuzhan Uğur, “Bu sözler tarih, nerede tehdit?” yorumuyla destek verdi. Ancak bazı kesimler, “Devlet büyüklerine saygısızlık” eleştirisi yaptı. Sosyal medyada #FatihAltaylıSerbestBırakılsın etiketiyle kampanya başlatılırken, Akkuş’un paylaşımları yargıya müdahale iddialarını gündeme getirdi. Altaylı’nın Silivri Cezaevi’ne gönderildiği belirtilirken, avukatlarının karara itiraz edeceği öğrenildi. Süreç, Türkiye’nin hukuk ve medya gündemini uzun süre meşgul edecek gibi görünüyor.
Fatih Altaylı'nın ifadesi
Gazeteci Fatih Altaylı, kendisine ait Youtube kanalında söylediği sözler nedeniyle "cumhurbaşkanını tehdit" suçu iddiasıyla başlatılan soruşturma çerçevesinde adliyeye sevk edilmişti. Altaylı, savcılıkta ifade verdi.
Altaylı'nın savcılıktaki ifadesi şu şekilde:
"Yukarıdaki kimlik bilgileri bana aittir ve doğrudur. Üzerime atılı suçlamayı anladım. Emniyette vermiş olduğum ifadeyi aynen tekrar ederim. @fatihaltayli isimli- rumuzlu youtube hesabı tarafıma aittir, 20/06/2025 tarihinde yapmış olduğumuz yayında Cumhurbaşkanına karşı herhangi bir tehdit veya hakaret maksadım yoktur. Araştırma şirketinin yapmış olduğu anketlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın kaydi hayat şartıyla Cumhurbaşkanlığı yapmasına onay verip vermedikleri yönünde araştırma yapılmış, vatandaşların yüzde 70'i de böyle bir anayasa değişikliğine onay vermeyeceklerini söylemiştir. Yapmış olduğumuz bu yayında da, bu konu ile ilgili Türk halkının tanzimattan bu yana oy kullanarak devlet yönetiminde etkin olmayı sevdiğini ve benimsediğini ve herhangi bir kişiye kendi isteği ve denetimi dışında, devlette üst düzey görev yapma iznini peşinen vermekten hoşlanmadığını beyan ettim, Türk halkının kendini yönetenlere karşı her zaman eleştirisel bir tutum takınabildiğini, padişahlar döneminde dahi padişahların eleştirildiğini, tarihe meraklı entelektüel kimliğim ile ifade ettim.
"Kesinlikle Cumhurbaşkanına tehdit veya tehdit algısı çıkarılacak beyanım yok"
Söylemiş olduğum şeylerin aynıları ya da benzerleri daha önceki tarihlerde, Murat Bardakçı ve Erhan Afyoncu gibi yakın tarihimiz üzerine uzman olan bilim insanları tarafından da defalarca söylenmiştir. Burada kesinlikle Cumhurbaşkanına tehdit veya tehdit algısı çıkarılacak beyanım yoktur. Herhangi bir ima dahi yoktur. Olayın bu şekilde anlar bütünlüğü değiştirilerek saptırıldığını, sadece tarihe bilgi vermeye yönelik beyanlarımın bilinçli bir şekilde Cumhurbaşkanını tehdit ediyormuşum gibi yansıtıldığını görmekteyim. Bu algı bozulmasından ve sözlerimin çarpıtılmasında şahsım sorumlu değildir. Zira sayın savcılık makamına sunmuş olduğum USB içerisinde bulunan suça konu edilen videolar izlendiğinde, yaklaşık 3 dakika olan orijinal video benim açıklama yaptığım ve tarihsel bilgi verdiğim videodur, diğer yaklaşık 30 saniyelik kısa olan video ise bu videoların kesilerek anlam bütünlüğü oluşturulacak şekilde sanki Cumhurbaşkanını tehdit ediyormuşum algısı yaratmak için kurgulanmış ve kamuoyuna sunulmuş videodur. Orijinal olan video izlendiğinde herhangi bir şekilde Cumhurbaşkanını kastederek halk nazarında tehdit vari bir konuşma yapmadığım, konuşmanın tamamen tarihsel olduğu açıkça görülecektir. 45 yıllık meslek hayatım boyunca sayısız televizyon programına katıldım ve köşe yazıları yazdım. Bunların herhangi birisinde bırakın Cumhurbaşkanını herhangi bir vatandaşı dahi tehdit etmişliğim yoktur.
"Suçun maddi unsurları oluşmamıştır"
Bu suçlamalar ile daha önce herhangi bir adli soruşturma yada kovuşturma dahi geçirmedim. Burada kesinlikle tehdit maksadım yoktur, şahsen tanımış olduğum Cumhurbaşkanı Erdoğan'a yönelik eleştiri hakkımı kullandım, tehdit benim asla yaptığım bir şey değildir. Ayrıca savcılık sevk evrakında TCK 310/2 maddesi uyarınca suçlandığımı gördüm. Ancak bu suçun oluşabilmesi için fiili bir hareket gerekliliği açıkça belirtilmiştir. Bu nedenle sadece sözlerimden dolayı, suçun maddi unsurları oluşmamıştır. Bu nedenle hakkımda kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmesini arz ederim dedi."
"Fiili saldırı basın yolu ile yapılan sözlü ifadeleri kapsamaz"
Altaylı'nın avukatı Emine Rezzan Aydınoğlu ise savunmasında şu ifadeleri kullandı:
"Müvekkilimin beyanlarına aynen katılıyorum, soruşturmaya konuyu sevk maddesi olarak TCK 310/2 gösterilmiştir, oysa bu maddede Cumhurbaşkanına karşı fiili saldırılardan bahsetmektedir. Fiili saldırı basın yolu ile yapılan sözlü ifadeleri kapsamaz, TCK 310 maddesi Cumhurbaşkanına yönelik suikast "filli saldırıları" cezalandırır, suikast hayata karşı saldırılardır. Hayata karşı olmayan diğer saldırılar, örneğin vücut bütünlüğü, sağlık, cinsel dokunulmazlık veya hareket özgürlüğüne karşı saldırılar, şayet "fiili olarak" yani doğrudan doğruya gerçekleştirilirse "fiili saldırı" niteliğindedir. Basın yolu yapılan sözlü ifadeleri kapsamaz, mağdura karşı doğrudan doğruya fiziki temas amaçlı olarak gerçekleştirilen davranışlardır. Müvekkilimin TCK 106/2 deki tehdit suçunu da işlememiştir, her iki suçunda işlenmemiş olduğundan tutuklanmasına veya adli kontrole yer yoktur, öncelikle serbest bırakılması daha sonra da kovuşturmaya yer olmadığına dair kararı verilmesini saygılarımla dilerim."
"Oktay Saral tarafından kesilerek, bir algı yaratmak amacıyla paylaşılmıştır"
Avukat Ömer Teker, söz konusu videonun Cumhurbaşkanı Danışmanı Oktay Saral tarafından kesilerek algı yaratmak amacıyla paylaşıldığını belirtti. Teker, şöyle konuştu:
"Müvekkilimin ve meslektaşımın ifadelerine aynen katılıyorum. Söz konusu video Cumhurbaşkanı danışmanı olduğunu söyleyen Oktay Saral tarafından kesilerek, bir algı yaratmak amacıyla paylaşılmıştır. Ayırca kendisini müvekkilimizi hem tehdit etmiş, hemde açıkça hedef göstermiştir, müvekkilimizin sevk olmuş olduğu TCK 310/2 maddesine dayanarak doğrudan bir suç maddesi gibi değerlendirilmek, maddede tanımlanmayan bir fiile ceza verilmesi anlamına gelir, kıyas ve kanunilik ilkesine aykırıdır, Cumhurbaşkanlığı makamı demokratik toplumlarda en yüksek düzeyde eleştiriye açık makamdır. Bu eleştiriler cezalandırıldığı taktirde demokratik tartışma ortamı, ortadan kaldırılmıştır. Müvekkilimizin videosunun tamamı izlendiğinde tarihsel bir örnekleme yaptığı ortadadır. Herhangi bir suçun oluşmadığı ortadadır, her iki suçunda işlenmemiş olduğundan tutuklanmasına veya adli kontrole yer yoktur, öncelikle serbest bırakılması daha sonra da kovuşturmaya yer olmadığına dair kararı verilmesini saygılarımla dilerim. Ceza Muhakemesi Kanununun 147'nci maddesinde yazılı hususların yerine getirilmesinden sonra tutanak okunup, ifade veren ile hazır bulunanlar tarafından imza altına alınmıştır."
Yorumlar
Kalan Karakter: