Ortadoğu’da İsrail’in İran’a yönelik geniş çaplı hava saldırıları, bölgedeki güç dengelerini sarsarken, Türkiye’nin siyasi gündeminde de yankı buluyor. İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, KARAR TV’de yayınlanan “Gündem Özel” programında, Taha Akyol ve Elif Çakır’ın sorularını yanıtlayarak, İran’daki gelişmeler ve Türkiye’nin bölgedeki pozisyonuna dair çarpıcı değerlendirmelerde bulundu. Dervişoğlu, İran’da rejim değişikliği ihtimalinden Türkiye’nin dış politikasına, iç güvenlikten terörizmle mücadeleye kadar geniş bir yelpazede görüşlerini paylaştı.
Dervişoğlu’nun açıklamaları, Türkiye’nin hassas bir coğrafyada yer aldığına vurgu yaparak, dış politikada daha proaktif bir duruş sergilenmesi gerektiğini ortaya koydu. İsrail’in İran saldırıları sonrası bölgedeki olası senaryoları değerlendiren Dervişoğlu, Türkiye’nin ekonomik kırılganlıklarına da dikkat çekti. Ayrıca, iç politikada tartışma konusu olan “terörsüz Türkiye” sürecine yönelik sert eleştiriler getirerek, bu sürecin yürütülüş biçimini ve hedeflerini sorguladı. Programdaki açıklamalar, hem bölge politikalarına hem de iç siyasete dair önemli tartışmaları alevlendirdi.
İran’daki gelişmeler ve rejim değişikliği ihtimali
Dervişoğlu, İsrail’in İran’a yönelik saldırılarının iyi planlanmış ve uygulanmış bir operasyon olduğunu belirtti. Suriye’de rejim değişikliği sonrası İsrail’in bölgedeki nüfuzunu artırdığını ifade eden Dervişoğlu, İran’da bir rejim değişikliğinin mümkün olduğunu savundu. “İran’ın kendisini düzeltmek için adım atacağını sanmıyorum. Bu saldırılar, bölgede bir rejim değişikliğine yol açabilir,” diyen Dervişoğlu, ABD’nin bu süreçte kimin yanında olduğunun açık olduğunu vurguladı. Türkiye’nin uluslararası toplumu harekete geçirerek bölgedeki gelişmelere aktif şekilde müdahil olması gerektiğini belirten Dervişoğlu, hükümetin kamuoyunu yeterince bilgilendirmediğini eleştirdi. Ona göre, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, siyasi partilerle bilgi paylaşımını engelliyor ve bu durum, eksik bilgilerle yapılan yorumların kamuoyunda kafa karışıklığına yol açmasına neden oluyor. Dervişoğlu, Suriye’deki olayların Türkiye’yi İsrail’le sınır komşusu haline getirdiğini ve bu durumun ciddi güvenlik riskleri barındırdığını da ekledi.
Türkiye’nin dış politikası ve ekonomik kırılganlıklar
İsrail’in İran’a saldırıları, sadece bölgesel güvenliği değil, ekonomik dengeleri de etkiledi. Dervişoğlu, bu krizden en çok Türkiye’nin etkilendiğini, bunun nedeninin ise ülkenin ekonomik kırılganlığı olduğunu vurguladı. “Sırtlanların geçiş yolu üzerine kurulmuş bir devletiz,” diyerek Türkiye’nin jeopolitik konumunun zorluklarına dikkat çeken Dervişoğlu, dış politikada ittifakların ve düşmanlıkların bu hassasiyetler gözetilerek şekillendirilmesi gerektiğini savundu. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın saldırılar sonrası yaptığı açıklamayı “geç ve kınama kıvamında” bulduğunu ifade eden Dervişoğlu, daha kararlı bir duruş sergilenmesi gerektiğini belirtti. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin “gerekirse güç kullanımı” önerisine katıldığını söyleyen Dervişoğlu, kınamanın ötesine geçilmesi gerektiğini vurguladı. Ona göre, Türkiye’nin bölgedeki gelişmelere seyirci kalması, uzun vadede ciddi tehditler doğurabilir. Dervişoğlu, hükümetin dış politikada daha şeffaf ve kapsayıcı bir yaklaşım benimsemesini talep etti.
Terörsüz Türkiye süreci ve Öcalan tartışmaları
Dervişoğlu, “terörsüz Türkiye” sürecine yönelik sert eleştiriler getirdi. Abdullah Öcalan’ın bu süreçte bir aktör olarak konumlandırılmasını “Türkiye Cumhuriyeti’ni aşağılayan” bir durum olarak niteledi. “Terörsüz bir Türkiye, bir teröristin yol göstericiliğiyle sağlanacaksa, burada bir yanlışlık var,” diyen Dervişoğlu, Öcalan’ın siyasi partilerle görüşme talebini ve bu sürecin yürütülüş biçimini eleştirdi. PKK’nın silah bırakma söylemlerine inanmadığını belirten Dervişoğlu, örgütün isim değiştirerek faaliyetlerini sürdürdüğünü ve Türkiye üzerindeki emellerinden vazgeçmediğini savundu. “Lozan’ı tartışmak ne demek? Lozan, Türkiye Cumhuriyeti’nin tapu senedidir,” diyerek, bu tür tartışmaların ülkeyi zayıflatacağını ifade etti. Dervişoğlu, MİT ve Genelkurmay’ın bu sürece dahil olup olmadığının belirsiz olduğunu, ancak Öcalan’a başrol verilen bir senaryonun Türkiye’yi tehlikeye atacağını vurguladı. Ona göre, “terörsüz Türkiye” söylemi, Cumhuriyet’in 100. yılı sonrası başlatılan bir kalkışma sürecinin ambalajlanmış hali. Dervişoğlu, Türk milletinin bu “zehirli” plana karşı duracağını savundu.
Yorumlar
Kalan Karakter: