Neşeli peygamber Emil Cioran’ın (1911-1995) birçok aforizması gerçekten çok çarpıcıdır.
Bugün bir tanesi üzerinde durmak istiyoruz:
“Toute œuvre d’art est une protestation contre la fuite du temps.”
“Her sanat eseri, zamanın akışına bir karşı çıkıştır.”
Bu cümle, sanatın, zamanın insanı faniliğe, geçiciliğe sürükleyişine karşı gösterilen varoluşsal bir direnç olduğunu söyler ve bu durumun insanda meydana getirdiği huzursuzluğu temelden yakalar. 17. yüzyıl ikonografik Vanitas tabloları ölümün estetiğidir, Cioran’ın yazılarıysa adeta onun metafiziği. Vanitas tabloları faniliği dışarıda gösterir, Cioran’sa içer’de düşüncede.
Evet doğru, zamanın akışı her kültürde insana geçiciliğini ve faniliğini hissettirir.
Cioran sanatın zamanın akışına bir protesto olduğunu söyler. Görkemli ve romantik bir cümle kurmuştur. Sanat insanın tanrısallaşma, zamansızlaşma, zamandan münezzeh olma arzusunun bir tezahürüdür. Diotima'ya göre tüm insanlar ölümsüzlüğü arzular ve bizi buna iten güç ise aşktır. Platon der ki her aşık "iyiliğe sonsuza dek sahip olmak" ister ve eros da bunu yönlendiren enerjidir. Güzelliğin (cemal/venustas) kendisine duyulan aşk ebedidir. Sanata duyulan aşkın temelinde de geçici ve fani olmayan güzellik yatar. Bu, insanı zamansız olanla birleştiren en yüce eros biçimidir.
Cioran bel ki de bu sözüyle zamanın, mutlak güzelliği yansıtan aynayı yıpratması, deforme etmesi eylemi karşısında bu aynayı kaldırmayı yerine zamanın eskitemediği, biçimini bozamadığı sanat eserini koymayı kast etmiştir! Burada ayna ile kast ettiğimiz hiç şüphesiz insandır. Zaman insanı yıpratır, pörsümesine sebep olur derilerini sarkıtır, hafızasını zayıflatır, gücünü tüketir ve kusursuz mutlak güzelliği bozuk aksettirmesine sebep olur. Sanatçı bu sebeple çürüyen kendisi yerine sanatını koyarak zamana karşı meydan okumuş olur.
Her kültürde ve her insanda zamana karşı direnmek arzusu var mıdır? Yoksa bazılarında hissedilen bu geçicilik ve fanilik şükran veya boyun eğme (teslimiyet) duygularını mı harekete geçirir? Bazı sanat eserleri geçiciliğe övgü niteliği taşımaz mı? Her sanatçı zamanı yenmek için mi eser verir? Zamana teslim olan sanatçılar hiç olmamış mıdır veya şimdi de yok mudur?
Ortodoks ilahileri, İslam hat sanatı, Japon Wabi-Sabi veya Zen tabanlı geçici tapınaklar, Katolik freskler, Andy Goldsworthy’nin, Christo & Jeanne-Claude’un veya Francesca Woodman’in eserleri… zamanın akışına teslimiyetin ifadeleri değil midir? Bu eserlerde kalıcılık değil, çöküşün zarafeti vurgulanmaz mı?
Dikkatle baktığımızda bu eserlerde sanatın özü var oluşta değil, yok oluş anındadır. Bu eserler faniliğin bilinçli estetikleştirilmesidir. Bu ürünlerin bir kısmı zanaat olsa da bir kısmının sanat eseri olduğunu inkar edemeyiz. Sanat eseri olanlarının bir kısmı da -sanatçıları her ne kadar zamana teslim olmuş kabul edilseler de- bizce zamana direnmek saikiyle verilmişlerdir. Bu sanatçılar sanatlarını zamanın akışına karşı çıkmak ile zamanı kutsallaştırmak arasında salınan bir sarkaç gibi görmüş olabilirler.
Cioran’da sanatçı zaman karşısında reaksiyonerdir. Bu yüzden, zamanın akışına karşı çıkarken fani insanın yerine baki sanatı koyar böylelikle mutlak güzelliği yansıtmada sonsuzluğu, ölümsüzlüğü, tanrısallığı yakalamaya çalışır. Tarkovski sinemayı insanla değiştirir, Bachelard şiiriyle, Rothko tuvaliyle, Michelangelo Pietà’sıyla, Bach Goldberg Varyasyonlarıyla, Goethe’yse paragraflarıyla… Kafka bile zamanı katlanılamaz, beyhude ve abes olarak görse de sayısız eser vererek Cioran’ın sözünü ettiği isyankar hareket içinde yer almış gibi görünmektedir.
Sonuç
Bazı sanat eserleri baştan sona, zamanın insanı eritmesine, çürütmesine karşı atılan dev bir çığlıktır, bazılarıysa teslimiyetin ifadesi. Cioran’ın özdeyişine sadık kalırsak, ikincilerin bile içten içe sonsuzluğa erme arzusuyla yapıldığını varsayabiliriz. Bu yüzden zamanın akışından korkuya kapılmadan eser verenlerin bile dönem dönem sonsuzluk arzusuyla yapıt verdiğini düşünebiliriz. Sanat da aslında bu trajediden doğmaz mı?
Teyfur Erdoğdu & Selin Akma
Yorumlar
Kalan Karakter: