Aralık ayı diğer aylardan çok farklıdır .
Bir kere yılın son ayıdır, yükü ağırdır .
Ama herkesin merak ettiği asgari ücret de aralık da belirlenir,
Yeni asgari ücret ile ilgili görüşmeler başladı , beklentiler , sendika talepleri , beklentileri , hükümet tarafı önerileri vs
Konuşulmaya başladı , belirlenme sürecinde son günlere az kaldı .
Yeni yılla beraber Yeni Asgari Ücretle Birlikte Ekonomide Gerçek Sınav da başlıyor .
Yeni asgari ücret açıklanınca her zamanki gibi tartışma aynı soruda düğümlenecek; Bu artış kime ne kadar nefes aldıracak, kimin yükünü biraz daha ağırlaştıracak?
Yıllardır ekonomi başlığı altında yazıp çizerken gördüğüm şu; asgari ücret Türkiye’de yalnızca çalışanı değil, fiyat etiketinden vergi tahsilatına kadar herkesi ilgilendiren bir referans noktası.
Kâğıt üzerinde yapılan her artış, kısa vadede hane halkı için bir rahatlama hissi yaratıyor.
Ancak bu rahatlama çoğu zaman kalıcı olmuyor.
Çünkü ücret artışı daha maaşlar cebe girmeden, raflara ve faturaya yansımaya başlayacak .
Özellikle küçük ve orta ölçekli işletmelerin artan işgücü maliyetlerini fiyatlara yansıtmak dışında çok fazla seçeneği kalmıyor aslında .
İşte Tam da bu nedenle asgari ücret artışı ile enflasyon arasındaki ilişki, Türkiye ekonomisinin en kırılgan noktalarından biri olmayı sürdürüyor.
Yeni yılla birlikte devreye giren vergi düzenlemeleri ise bu denklemi daha da karmaşık hale getirecek .
Dolaylı vergiler üzerinden sağlanan kamu gelirleri artarken, yük yine geniş kitlelerin omuzlarına biniyor. Akaryakıttan ulaşıma, temel tüketimden çeşitli harçlara kadar uzanan vergi artışları, ücretlerdeki iyileşmenin etkisini hızla törpüleyecek .
Bir başka ifadeyle, bir cebimize giren para diğer cebimizden sessizce çıkıyor ya aynen çıkmaya biraz daha hızla devam edecek ..
Bu noktada şu soruyu sormak gerekiyor: Ekonomide yeni döneme gerçekten hazır mıyız?
Sadece ücretleri artırarak ya da vergileri güncelleyerek dengeleri kalıcı biçimde kurmak mümkün değil.
Para politikasında sıkı duruşun sürdürülmesi kadar, maliye politikasında adil ve öngörülebilir bir yapı oluşturulması da şart.
Kayıt dışılıkla mücadele, vergi tabanının genişletilmesi ve üretimi destekleyen teşviklerin güçlendirilmesi artık ertelenebilecek başlıklar değil.
Bütçe disiplini tarafında da önümüzde zor bir süreç var.
Asgari ücret artışıyla birlikte kamu harcamaları yükselirken, bu yükün nasıl finanse edileceği önümüzdeki ayların en belirleyici tartışma alanı olacak.
Burada yapılacak tercihler, sadece 2026 yı değil, orta vadeli ekonomik dengeleri de doğrudan etkileyecek.
Benim açımdan mesele oldukça net: Türkiye ekonomisi yeni bir yıla girerken, geçici çözümlerle değil, kalıcı yapısal adımlarla yol almak zorunda.
Aksi halde her yıl aynı döngüyü konuşmaya, aynı başlıkları tartışmaya devam ederiz. Ediyoruz da ..
Yeni asgari ücret, aslında ekonominin ne kadar hazır olduğunu değil, hangi alanlarda hâlâ eksik kaldığımızı bize bir kez daha hatırlatıyor.
Önümüzde zor bir Ocak ayı var .
Yeni yıl hoş gelemiyor aslında bu durumlara bakıldığında ..
Gerçek tam da böyle işte , öyle değil mi?
Yorumlar
Kalan Karakter: